Beden Dili
Beden dilini incelerken vücudu iki bölümde ele alıyoruz. Yüz kısmında; alın, kaş, göz,
ağız ve dudakla verilen mesajlara mimik; baş, el-kol, parmaklar, ayak ya da vücudun
tümünün kullanımı ile verilen mesajlara jest adını veriyoruz.
Jest ve mimikler bazen bilerek bazen kendiliğinden, bazen de istenmedik hareketler
olarak ortaya çıkar. Ancak hepsinde bilinçaltı bir neden ve amaç vardır.
Mimiklerimizle bir diğer deyişle yüz ifadesiyle verilen mesaj, vücudun diğer kısmının
verdiği mesajdan daha etkili ve anlamlıdır.
Yüz ifadeleri altı temel duyguyu yansıtma özelliğine sahiptir: Mutluluk, korku,
kızgınlık, şaşkınlık, üzüntü ve tiksinti.
Yüzün alın kısmının kırıştırılması, diğer yüz özellikleri ile birlikte okunduğunda
şaşkınlık, gerilim, endişe veya derin düşünce anlamlarını verir.
Şaşkınlık, korku ya da bir şeyin farkına varma gibi durumlarda kaşları yukarı kaldırır;
endişe, kızgınlık anında ise aşağı indiririz. İçe dönük insanların kaşları, yalnız yürürken hep
çatık haldedir.
Yüz ifadeleri içerisinde gözlerin çok önemli bir yeri vardır. Yüzün ifade edeceği tüm
mimiklerin hemen hepsi, gözler tarafından desteklenir. Gözler, kişinin yaşadığı çoğu
duyguyu yansıtır.
Gözlerle bir iletişimi başlatabilir ya da bir iletişimi sonlandırabilirsiniz. Biriyle
konuşurken onun bizi dinleyip dinlemediğini, ilgisini ve içtenliğini gözlerine bakarak
anlamamız mümkündür.
Başka yöne bakan kişiyle iletişim kurmak zordur. Konuşurken sürekli gözümüze
bakan biri de rahatsızlık verir.
Bir konuşma ortamında bakışların başka yöne çevrilmesi, konuşmacının
önemsenmediği anlamına gelir. Etkili iletişim kurabilmek için, karşımızdakinin gözlerine
bakmamız ve bakışlarımızı yüzünün diğer kısımlarında gezdirmemiz oldukça etkili sonuçlar
verir.
Kişinin göz bebeklerinin büyümüş olması sizi dikkat ve ilgiyle dinlediğini gösterir.
Heyecan ve dikkatin artmış olması, gözbebeklerinin büyümesine neden olur.
Karşınızdaki insanın yüzünün hangi noktasına baktığınız çok önemlidir. Bakışlarınızın
dikliği ya da eğikliği sizin kendinize güveninizle ilgilidir. Bir tartışma sırasında, ilk başta
karşısındakinin gözlerine dik bakan kişi, kaybedeceğini anladığında, gözlere yönelik bakışını
genelde burun /ağız kısmına doğru yöneltir.
Gözlerin kısılıp küçülmesinde cevap beklentisi içeren şüphe duyma belirtisi vardır.
Gözlerin gevşemesi ise cevabını bulduğunu gösterir. Gözler saklanıp yana kayıyor veya
bakışlar kaçırılıyorsa ya utanma ya da suçluluk duygusu olduğu anlaşılır.
Kaldırımda yürürken tanımadığımız insanlara bakışımız normalde bir saniye sürer. Bu
sürenin dört saniyeyi aşması o kişinin ilgimizi çektiği anlamına gelir.
Biriyle konuşurken göz temasımız azalır, dinleyici konumuna geçince artar. Daha
fazla ve dikkatli izleriz.
İnsanlar unuttuğu bir şeyi hatırlamaya çalışırken göz bebeği tam sola bakar. Hayal
kurduğu zaman ise sol üste bakar. Kafasında bir şeyler tasarlayan kişi gözlerini sağ üste
doğru yöneltir. Pişmanlık duyan kişilerin gözlerini yere doğru kaydırdığı görülür.
İş görüşmelerinde veya önemli konuşmalarda, alın bölgesine yani göz seviyesinin
üstüne bakmak etkili sonuçlar yaratır.
Yan bakış gizli ilgi ya da saldırganlık belirtisidir. Aşağıya bakış genelde
alçakgönüllülüğü; ayak uçlarına bakmak güvensizliği, sabit ve boş bakış derin düşünceyi
ifade eder.
Ağız ve dudaklar, alacağı şekle göre birçok anlam taşıyabilir. Sağa aşağı kıvrılmış bir
dudak önemsememe, alay anlamına gelirken sola üste açılmış ve dişlerin hafif göründüğü
dudak, kızgınlık belirtisidir.
Dudakların sıkıldığı ve dişlerin kenetlendiği durum, pişmanlık duyulduğunu ifade
eder. Bir olay karşısında şaşkınlık yaşandığında gözlerle beraber ağız da açılır, alt çene
düşer.
Dolgun dudaklar insanları duyarlı, sıcak ve duygusal gösterir. Bayanların rujlarını
dudak dışına taşırmaları bu nedene bağlıdır.
Dudaklar, sinirlenince ısırılır; endişe anında yalanır.
Erkeklerde sakal, bayanlarda ise estetikli olma hali yüz ifadesinin okunmasını
zorlaştıran durumlardır.
“Yüz ifadeniz canlı olsun, sıcak ve dostça tebessüm edin. Yüzünüz çevrenize olan
ilginizi yansıtsın. Donuk ve ifadesiz gözükmekten kaçının.” gibi tavsiyeler iletişimde
başarılı olmanız içindir.
Jestlerin verdiği mesajları incelerken kişinin her zaman, benzer durumlarda aynı
jestleri göstermediklerini unutmamak gerekir.
Beynimiz sağ ve sol olarak iki bölümde incelenir. Sağ taraf hayal gücü, sezgi ve
vizyon merkezi; sol tarafsa mantıksal düşünce merkezi olarak kabul edilir.
Baş ile yapılan hareketler çoğunlukla mimikleri destekler ve onlara bütünlük
kazandırır.
Başımızla yaptığımız hareketlerin en bilineni, onaylama ve reddetmedir. Başın öne
doğru birkaç kez hafifçe sallanması, onaylama anlamına gelir. Başın sağa sola sallanması
veya geri atılıp kaşı kaldırma eylemi reddetme olarak kabul görür.
Karşınızdaki insana bir şey anlatırken dinleyicinin başı sağa ya da sola eğim yapmış
bir açıyla sizi izliyorsa söylediklerinizi ilgiyle dinliyordur. Başı aşağıya eğilmiş ve alttan bir
bakışla bakıyorsa sizden etkilenmemiştir, hatta sizden farklı düşünüyordur.
Başını yukarı kaldırarak bakan kişilerin üstünlük duygusu ya da saldırganlık duygusu
içinde oldukları, başı aşağıya eğik bakanların uysal, kabullenici oldukları düşünülebilir.
İşaret parmağın başın yan tarafına getirilip diğer parmakların kapalı olduğu el duruşu,
ilgiyle izleme işaretidir.
İnsan kendisine yakın bulduğu kişilere başıyla hafif yakınlaşır, uzak bulduğu
kişilerden başıyla uzaklaşır. Bu küçük hareket gerçek duyguları yansıtmak açısından çok
önemli ipucu sayılır.
Biriyle konuşurken başınızı dik tutun ve aşağı yukarı hareket ettirerek onu dinlediğinizi
ve anladığınızı hissettirin. Söylenenleri kabul edip etmemeniz önemli değildir, sizinle
konuşana “Anlaşıldım.” duygusunu yaşatmanız güzel bir duygudur.
Eller, insanın kendini ifade etmesinde etkisi en çok olan organıdır. İnsan beyninin
düşünüp hayal ettiğini gösteren organ eldir. Konuşmanın tarzını, ritmini, ahengini ellerle
belirleriz. Bazen anlatmak istenileni tek bir el hareketi ile gerçekleştirdiğimiz olur.
Ellerin açılması, kişinin dünyayla ilişki kurmak için harekete hazır olduğunu,
kapanması da bu konudaki isteksizliğini gösterir.
Bir topluluk karşısında ayakta konuşma yaparken kolları göğüs kısmında kavuşturur
ve geriye doğru yürürsek dinleyicilerde konuya karşı ilgisizlik oluşur. Kolları ve elleri açık
tutup topluluğa doğru ilerleme hareketi topluluğu canlandırır ve konuya karşı istek yaratır.
Ellerle hiçbir jest yapmadan konuşan kişi, donuk bir görüntü yaratır ve duygu,
düşüncelerini aktarmakta başarılı olamaz.
Çenenin, iki elin avuçları ile tutulması, derin düşünce halini, bazen de pişmanlık
sonrası duyulan suçluluk hissini yansıtır.
Kapanma duruşu, başkalarına tepki verme, kabul etmeme, tedirginlik, mutsuzluk,
savunmaya geçme gibi anlamlar içerir. Kapanma duruşu “tam kapanma” ve “yarı kapanma”
şeklindedir. Yarı kapanmada eller ve ayaklar tam birleşmez. Kollardan biri serbest iken,
diğer kol serbest kolu tutarak engel oluşturur. Tam kapanmada ise eller birbirini sarar,
ayaklar bilekten birbirine kilitlenir. Bu durumdaki kişilerin ikna olması pek mümkün
değildir.
Vücudun ön kısmında, bir elin diğer eli bilekten kavraması saygı ve çekinme
anlamına gelir. Bu hareket vücudun arkasında gerçekleşirse üstünlük ya da konuya
hakimiyet anlamını taşır.
Ayakta yapılan görüşmelerde kişiler, ellerini sağ cebine sokuyorsa iş dünyasında; sol
cebine sokuyorsa duygu dünyasında sıkıntı yaşadıklarını yansıtırlar.
Başparmak kullanımı, üstünlük göstergesi olarak kabul edilir. Ellerin diğer tüm
parmakları cebe girecek ve başparmağı dışarıda kalacak şekilde duran bir kimse üstünlük ve
serinkanlılık mesajı verir.
Elin sıkılarak işaret parmağın havaya kalkması konuşmaya otoriter bir hava verir.
Parmak kişiye yönelirse bu tehdit ve suçlama içeren bir mesaj olur.
Parmakların birbirine kenetlenmesi, kişinin ruh halinin olumsuz olduğunu ya da hayal
kırıklığı yaşadığını gösterir.
İnsan kendisini güvende hissetmediği zaman eli ile destek arayışına girer. Bu sırada el,
ihtiyaç duyduğu desteği kalem, çanta, kitap, anahtarlık, bardak gibi şeyleri kavrayarak
bulmaya çalışır. Özellikle özgüvenleri düşük olan kimsede, bir şeyleri tutma ve kavrama
ihtiyacı yüksektir. Bu sandalye veya masa kenarı olabileceği gibi kendi bedeninden bir
bölüm de olabilir.
Bir konuşma sırasında başını kaşıyan konuşmacı, söyleyeceği cümleleri tasarlıyor ve
zaman kazanmaya çalışıyordur.
Konuşma sırasında dinleyici, sık sık ensesini kaşıyorsa söylenilenlere katılmadığını,
şüphe içerisinde olduğunu yansıtır.
Jestlerde aşırıya kaçmamak gerekir. Konuşma yaparken ellerinizi cebinizde tutmaktan
ve kollarınızı kavuşturmaktan, ellerinizle ağzınızı örtmekten kaçınmanız olumlu bir imaj
yaratır.
Tokalaşma (el sıkışma) biçimi insanın hem kişiliğini hem de statüsünü belli eden
hareketlerdir. Tokalaşma, karşımızdaki kişinin elini sıkma şeklimizden, sıkma süresi ve
şiddetine kadar hep mesajlarla dolu bir süreçtir.
El sıkma biçimlerinin ne anlama geldiğini bilirsek, insanların kişiliklerine ait önemli
ipuçları elde ederiz. Tokalaşmaları üç ayrı grupta ele alabiliriz:
Eşit statüde tokalaşma tarzı: İki el de birbirini kavrar ve avuç dışları tam sağ ve tam
sol yönlüdür. Her iki kişinin de kendi varlığını karşısındakine hissettirme amaçlıdır. Dengeli
ve güven veren bir el tokalaşma türüdür.
Üstünlük belirten tokalaşma tarzı: Avuç içleri yere bakar şekilde yapılan el sıkma
şeklidir. Avuç içinin yere dönük olması, kişinin karşısındakine güçlü ve üstün olduğu
izlenimini verme amacını taşır. Yapılan araştırmalar üst düzey yöneticilerin büyük
çoğunluğunun avuç içleri yere bakar şekilde el sıkıştıklarını ortaya koymuştur.
Boyun eğen tokalaşma tarzı: Parmak uçlarının diğer kişinin avucuna bırakılarak
yapılan el sıkma çeşididir. Genellikle kendisine güvensiz, çekingen ve endişeli insanlarda bu
tarz görülür. Hemen belirtmekte fayda var; bayanlarda çok sık görülen bu tür el sıkma şekli,
onlar için aynı anlam ve belirtileri göstermez. İltifat ve incelik bekleme duygusu ağır
basmaktadır.
Özel duyguların yansıtılması, güven ve samimiyet hislerinin belirtilmesi amacıyla
bazen karşımızdaki kişinin elini iki elimizle sıkabiliriz. Yine benzer duygularla tokalaşırken
karşımızdakinin kolunu veya omzunu sol elimizle tutmak bazen duygusal yakınlaşmayı
artırır.
Ancak bu tür davranış sadece çok yakın arkadaşlar arasında yapılırsa anlamlı olur. Üst
düzey bir yöneticinin başarılı, genç bir çalışanına veya öğretmenin başarılı bir öğrencisine bu
şekilde yakınlaşmasının o kişilerin motivasyonunu artırdığı görülmüştür.
Tokalaşma işlemini kimin başlatacağı ve zamanlama önemlidir. Esas olarak el uzatma
işlemini ev sahibinden misafire, yöneticiden memura, yaşça büyük olandan küçüğe,
bayandan erkeğe doğru gerçekleşmesi gerekir. Ancak; insanların duydukları memnuniyet
veya özel duygular nedeniyle tokalaşmayı başlatan kişilerin sırası değişebilir.
Tokalaşmanın süresi, insanlar arasındaki yakınlığa göre değişebilir. Uygun olan el
sıkma işleminin 2-3 saniye içinde bitmesi gerekir. Bu sürenin uzaması taraflar arasındaki
yakınlığın ve özlemin fazla olduğunu gösterse de çoğu kez taraflara sıkıntılı anlar yaşatır.
Tokalaşmanız ne boyun eğen, ne de üstünlük taslayan bir tarzda olmalı. Tokalaşmanız
içten, samimi olmalı. Ortam uygunsa hafif tebessümle destekleneni daha etkili olur.
Tokalaşırken güç denemesi yapmak, hem eli sıkılan kişide olumsuz duygular yaşatır
hem de kişinin şiddete eğilimli olduğunu açığa çıkarır.
Bu anlatılanlardan sonra şu sonuca varabiliriz: Tanrının insanlara vermiş olduğu
şekil ve görünüş güzelliği başkalarına etki yapmakta yeterli değildir.Bu şekil görünüş
güzelliğini duygulara uygun güzel jest, mimik ve tavırlarla değerlendirmek, fizik güzelliğini
kullanmasını bilmek gerekir
Bütün insanlar için dikkat edilmesi lüzumlu olan, özellikle bir sahne sanatçısının
yapmaması gereken ve iradesiyle düzeltebileceği yanlışları beraberce gözden geçirelim:
Ellerin, kolların yüzün önünde dolaştırılması, başın öne eğilmesi ve göz
kapaklarının hemen hemen kapanmış halde bulunması yanlıştır. Sahneye yeni
çıkmış olanlar ıstırap, acı anlatımı olarak gözbebeklerinden hayat fışkırırken
gözlerini yarı kapar, elleri yüzlerinin önünde tutarlar. Bu hareketlerinin sonunda
da doğal olarak etkili olamazlar.
Bazı hareketler bayağılık, aldırmazlık etkisi verirler. Örneğin, parmaklarını
yeleğinin koltuk altlarına geçirmiş konuşan bir kimsenin bu duruşu ayıp değildir,
ama zarif de değildir. Elleri kalçaya koymak, ceplere sokmak, arkada bağlamak,
bacakları çaprazlamak da serbest hareketler olmakla beraber göze hoş görünen
duruşlar değildir.
Bu sebeple dinleyici karşısında okurken veya söz söylerken bunlardan, buna
benzer bayağı hareketlerden vazgeçmek şarttır.
Ayağı yere vurmak, ellerini birbirine çarpmak, baş parmağı işaret parmağı gibi
kullanmak, tehdit etmek için yumruk göstermek gibi görünüşe bayağılık katan
pek çok hareketlerin kullanılması hiçbir zaman hoş değil.
Heyecanlı bir parçayı okur veya anlatırken konusunun gerektirdiği mimik ve
jestlerle anlatımınızı kuvvetlendirebilirsiniz. Ancak mimiklerimiz abartılmış
olursa bir soytarının komik etki yapabilmek için duygu ile ilişkisi olmayan yüz
hareketlerine benzeyebilir. Maskaralıkta, soytarılıkta abartmalı yüz hareketleri
gereklidir. Fakat bir sahne sanatçısı veya toplum karşısında konuşan bir
kimsenin buna ihtiyacı yoktur.
Bu konuyu bitirirken göze hoş görünmeyen bazı hareketleri özetleyelim.Ellerle
yapılan çeşitli hareketler, kolumuzu göğsümüzün önünden geçirerek öbür
kolumuzun bulunduğu taraftaki her hangi bir şeyi işaret etmek. Sırtı
kamburlaştırmak, omuzları yukarı kaldırmak, vücudu, elleri,kolları, parmakları,
başı, gözleri fazla hareket ettirmek ,sık sık gözleri kırpıştırmak, yapılmaması
gereken hareketlerdir.
Kısaca mimiğin ilk niteliğinden birinin “itidal” olduğunu söyleyebiliriz .Yalnız
mimikte değil, jest ve tavırda da itidal şarttır. (itidal: Soğukkanlı, ılımlı, ölçülü olma.)
Güzel bir söz vardır. “Sana nasıl davranmalarını istersen, sen de başkalarına öyle davran.
Fakat ilk iyi davranışı sen yap.” Bu söz lütfen hayat felsefeniz olsun!
Ülkemizde bölgeler arasında, bazı bedensel mesaj farklılıkları olduğunu bilmekteyiz.
Kırsal alanlarda yaşayanlarla şehirlerde yaşayanlar arasında da önemli sayılabilecek
farklılıklar görmek mümkündür.
Tüm dünyada ortak medya ürünleri (televizyon yayıncılığı, sinema filmleri) olması,
zamanla beden dillerinin birbirine benzemesine yol açmaktadır. Turizm hareketleri ve
göçler beden dili benzemelerinin diğer nedenleridir.
kaynak: http://hbogm.meb.gov.tr/modulerprogramlar/kursprogramlari/buroyonetim/moduller/bedendili.pdf
ağız ve dudakla verilen mesajlara mimik; baş, el-kol, parmaklar, ayak ya da vücudun
tümünün kullanımı ile verilen mesajlara jest adını veriyoruz.
Jest ve mimikler bazen bilerek bazen kendiliğinden, bazen de istenmedik hareketler
olarak ortaya çıkar. Ancak hepsinde bilinçaltı bir neden ve amaç vardır.
Mimiklerimizle bir diğer deyişle yüz ifadesiyle verilen mesaj, vücudun diğer kısmının
verdiği mesajdan daha etkili ve anlamlıdır.
Yüz ifadeleri altı temel duyguyu yansıtma özelliğine sahiptir: Mutluluk, korku,
kızgınlık, şaşkınlık, üzüntü ve tiksinti.
Alın ve Kaşlar
Yüzün alın kısmının kırıştırılması, diğer yüz özellikleri ile birlikte okunduğunda
şaşkınlık, gerilim, endişe veya derin düşünce anlamlarını verir.
Şaşkınlık, korku ya da bir şeyin farkına varma gibi durumlarda kaşları yukarı kaldırır;
endişe, kızgınlık anında ise aşağı indiririz. İçe dönük insanların kaşları, yalnız yürürken hep
çatık haldedir.
Gözler
Yüz ifadeleri içerisinde gözlerin çok önemli bir yeri vardır. Yüzün ifade edeceği tüm
mimiklerin hemen hepsi, gözler tarafından desteklenir. Gözler, kişinin yaşadığı çoğu
duyguyu yansıtır.
Gözlerle bir iletişimi başlatabilir ya da bir iletişimi sonlandırabilirsiniz. Biriyle
konuşurken onun bizi dinleyip dinlemediğini, ilgisini ve içtenliğini gözlerine bakarak
anlamamız mümkündür.
Başka yöne bakan kişiyle iletişim kurmak zordur. Konuşurken sürekli gözümüze
bakan biri de rahatsızlık verir.
Bir konuşma ortamında bakışların başka yöne çevrilmesi, konuşmacının
önemsenmediği anlamına gelir. Etkili iletişim kurabilmek için, karşımızdakinin gözlerine
bakmamız ve bakışlarımızı yüzünün diğer kısımlarında gezdirmemiz oldukça etkili sonuçlar
verir.
Kişinin göz bebeklerinin büyümüş olması sizi dikkat ve ilgiyle dinlediğini gösterir.
Heyecan ve dikkatin artmış olması, gözbebeklerinin büyümesine neden olur.
Karşınızdaki insanın yüzünün hangi noktasına baktığınız çok önemlidir. Bakışlarınızın
dikliği ya da eğikliği sizin kendinize güveninizle ilgilidir. Bir tartışma sırasında, ilk başta
karşısındakinin gözlerine dik bakan kişi, kaybedeceğini anladığında, gözlere yönelik bakışını
genelde burun /ağız kısmına doğru yöneltir.
Gözlerin kısılıp küçülmesinde cevap beklentisi içeren şüphe duyma belirtisi vardır.
Gözlerin gevşemesi ise cevabını bulduğunu gösterir. Gözler saklanıp yana kayıyor veya
bakışlar kaçırılıyorsa ya utanma ya da suçluluk duygusu olduğu anlaşılır.
Kaldırımda yürürken tanımadığımız insanlara bakışımız normalde bir saniye sürer. Bu
sürenin dört saniyeyi aşması o kişinin ilgimizi çektiği anlamına gelir.
Biriyle konuşurken göz temasımız azalır, dinleyici konumuna geçince artar. Daha
fazla ve dikkatli izleriz.
İnsanlar unuttuğu bir şeyi hatırlamaya çalışırken göz bebeği tam sola bakar. Hayal
kurduğu zaman ise sol üste bakar. Kafasında bir şeyler tasarlayan kişi gözlerini sağ üste
doğru yöneltir. Pişmanlık duyan kişilerin gözlerini yere doğru kaydırdığı görülür.
İş görüşmelerinde veya önemli konuşmalarda, alın bölgesine yani göz seviyesinin
üstüne bakmak etkili sonuçlar yaratır.
Yan bakış gizli ilgi ya da saldırganlık belirtisidir. Aşağıya bakış genelde
alçakgönüllülüğü; ayak uçlarına bakmak güvensizliği, sabit ve boş bakış derin düşünceyi
ifade eder.
Ağız ve Dudaklar
Ağız ve dudaklar, alacağı şekle göre birçok anlam taşıyabilir. Sağa aşağı kıvrılmış bir
dudak önemsememe, alay anlamına gelirken sola üste açılmış ve dişlerin hafif göründüğü
dudak, kızgınlık belirtisidir.
Dudakların sıkıldığı ve dişlerin kenetlendiği durum, pişmanlık duyulduğunu ifade
eder. Bir olay karşısında şaşkınlık yaşandığında gözlerle beraber ağız da açılır, alt çene
düşer.
Dolgun dudaklar insanları duyarlı, sıcak ve duygusal gösterir. Bayanların rujlarını
dudak dışına taşırmaları bu nedene bağlıdır.
Dudaklar, sinirlenince ısırılır; endişe anında yalanır.
Erkeklerde sakal, bayanlarda ise estetikli olma hali yüz ifadesinin okunmasını
zorlaştıran durumlardır.
“Yüz ifadeniz canlı olsun, sıcak ve dostça tebessüm edin. Yüzünüz çevrenize olan
ilginizi yansıtsın. Donuk ve ifadesiz gözükmekten kaçının.” gibi tavsiyeler iletişimde
başarılı olmanız içindir.
Jestlerin verdiği mesajları incelerken kişinin her zaman, benzer durumlarda aynı
jestleri göstermediklerini unutmamak gerekir.
Baş Hareketleri
Beynimiz sağ ve sol olarak iki bölümde incelenir. Sağ taraf hayal gücü, sezgi ve
vizyon merkezi; sol tarafsa mantıksal düşünce merkezi olarak kabul edilir.
Baş ile yapılan hareketler çoğunlukla mimikleri destekler ve onlara bütünlük
kazandırır.
Başımızla yaptığımız hareketlerin en bilineni, onaylama ve reddetmedir. Başın öne
doğru birkaç kez hafifçe sallanması, onaylama anlamına gelir. Başın sağa sola sallanması
veya geri atılıp kaşı kaldırma eylemi reddetme olarak kabul görür.
Karşınızdaki insana bir şey anlatırken dinleyicinin başı sağa ya da sola eğim yapmış
bir açıyla sizi izliyorsa söylediklerinizi ilgiyle dinliyordur. Başı aşağıya eğilmiş ve alttan bir
bakışla bakıyorsa sizden etkilenmemiştir, hatta sizden farklı düşünüyordur.
Başını yukarı kaldırarak bakan kişilerin üstünlük duygusu ya da saldırganlık duygusu
içinde oldukları, başı aşağıya eğik bakanların uysal, kabullenici oldukları düşünülebilir.
İşaret parmağın başın yan tarafına getirilip diğer parmakların kapalı olduğu el duruşu,
ilgiyle izleme işaretidir.
İnsan kendisine yakın bulduğu kişilere başıyla hafif yakınlaşır, uzak bulduğu
kişilerden başıyla uzaklaşır. Bu küçük hareket gerçek duyguları yansıtmak açısından çok
önemli ipucu sayılır.
Biriyle konuşurken başınızı dik tutun ve aşağı yukarı hareket ettirerek onu dinlediğinizi
ve anladığınızı hissettirin. Söylenenleri kabul edip etmemeniz önemli değildir, sizinle
konuşana “Anlaşıldım.” duygusunu yaşatmanız güzel bir duygudur.
Eller ve Parmaklar
Eller, insanın kendini ifade etmesinde etkisi en çok olan organıdır. İnsan beyninin
düşünüp hayal ettiğini gösteren organ eldir. Konuşmanın tarzını, ritmini, ahengini ellerle
belirleriz. Bazen anlatmak istenileni tek bir el hareketi ile gerçekleştirdiğimiz olur.
Ellerin açılması, kişinin dünyayla ilişki kurmak için harekete hazır olduğunu,
kapanması da bu konudaki isteksizliğini gösterir.
Bir topluluk karşısında ayakta konuşma yaparken kolları göğüs kısmında kavuşturur
ve geriye doğru yürürsek dinleyicilerde konuya karşı ilgisizlik oluşur. Kolları ve elleri açık
tutup topluluğa doğru ilerleme hareketi topluluğu canlandırır ve konuya karşı istek yaratır.
Ellerle hiçbir jest yapmadan konuşan kişi, donuk bir görüntü yaratır ve duygu,
düşüncelerini aktarmakta başarılı olamaz.
Çenenin, iki elin avuçları ile tutulması, derin düşünce halini, bazen de pişmanlık
sonrası duyulan suçluluk hissini yansıtır.
Kapanma duruşu, başkalarına tepki verme, kabul etmeme, tedirginlik, mutsuzluk,
savunmaya geçme gibi anlamlar içerir. Kapanma duruşu “tam kapanma” ve “yarı kapanma”
şeklindedir. Yarı kapanmada eller ve ayaklar tam birleşmez. Kollardan biri serbest iken,
diğer kol serbest kolu tutarak engel oluşturur. Tam kapanmada ise eller birbirini sarar,
ayaklar bilekten birbirine kilitlenir. Bu durumdaki kişilerin ikna olması pek mümkün
değildir.
Vücudun ön kısmında, bir elin diğer eli bilekten kavraması saygı ve çekinme
anlamına gelir. Bu hareket vücudun arkasında gerçekleşirse üstünlük ya da konuya
hakimiyet anlamını taşır.
Ayakta yapılan görüşmelerde kişiler, ellerini sağ cebine sokuyorsa iş dünyasında; sol
cebine sokuyorsa duygu dünyasında sıkıntı yaşadıklarını yansıtırlar.
Başparmak kullanımı, üstünlük göstergesi olarak kabul edilir. Ellerin diğer tüm
parmakları cebe girecek ve başparmağı dışarıda kalacak şekilde duran bir kimse üstünlük ve
serinkanlılık mesajı verir.
Elin sıkılarak işaret parmağın havaya kalkması konuşmaya otoriter bir hava verir.
Parmak kişiye yönelirse bu tehdit ve suçlama içeren bir mesaj olur.
Parmakların birbirine kenetlenmesi, kişinin ruh halinin olumsuz olduğunu ya da hayal
kırıklığı yaşadığını gösterir.
İnsan kendisini güvende hissetmediği zaman eli ile destek arayışına girer. Bu sırada el,
ihtiyaç duyduğu desteği kalem, çanta, kitap, anahtarlık, bardak gibi şeyleri kavrayarak
bulmaya çalışır. Özellikle özgüvenleri düşük olan kimsede, bir şeyleri tutma ve kavrama
ihtiyacı yüksektir. Bu sandalye veya masa kenarı olabileceği gibi kendi bedeninden bir
bölüm de olabilir.
Bir konuşma sırasında başını kaşıyan konuşmacı, söyleyeceği cümleleri tasarlıyor ve
zaman kazanmaya çalışıyordur.
Konuşma sırasında dinleyici, sık sık ensesini kaşıyorsa söylenilenlere katılmadığını,
şüphe içerisinde olduğunu yansıtır.
Jestlerde aşırıya kaçmamak gerekir. Konuşma yaparken ellerinizi cebinizde tutmaktan
ve kollarınızı kavuşturmaktan, ellerinizle ağzınızı örtmekten kaçınmanız olumlu bir imaj
yaratır.
Tokalaşma
Tokalaşma (el sıkışma) biçimi insanın hem kişiliğini hem de statüsünü belli eden
hareketlerdir. Tokalaşma, karşımızdaki kişinin elini sıkma şeklimizden, sıkma süresi ve
şiddetine kadar hep mesajlarla dolu bir süreçtir.
El sıkma biçimlerinin ne anlama geldiğini bilirsek, insanların kişiliklerine ait önemli
ipuçları elde ederiz. Tokalaşmaları üç ayrı grupta ele alabiliriz:
Eşit statüde tokalaşma tarzı: İki el de birbirini kavrar ve avuç dışları tam sağ ve tam
sol yönlüdür. Her iki kişinin de kendi varlığını karşısındakine hissettirme amaçlıdır. Dengeli
ve güven veren bir el tokalaşma türüdür.
Üstünlük belirten tokalaşma tarzı: Avuç içleri yere bakar şekilde yapılan el sıkma
şeklidir. Avuç içinin yere dönük olması, kişinin karşısındakine güçlü ve üstün olduğu
izlenimini verme amacını taşır. Yapılan araştırmalar üst düzey yöneticilerin büyük
çoğunluğunun avuç içleri yere bakar şekilde el sıkıştıklarını ortaya koymuştur.
Boyun eğen tokalaşma tarzı: Parmak uçlarının diğer kişinin avucuna bırakılarak
yapılan el sıkma çeşididir. Genellikle kendisine güvensiz, çekingen ve endişeli insanlarda bu
tarz görülür. Hemen belirtmekte fayda var; bayanlarda çok sık görülen bu tür el sıkma şekli,
onlar için aynı anlam ve belirtileri göstermez. İltifat ve incelik bekleme duygusu ağır
basmaktadır.
Özel duyguların yansıtılması, güven ve samimiyet hislerinin belirtilmesi amacıyla
bazen karşımızdaki kişinin elini iki elimizle sıkabiliriz. Yine benzer duygularla tokalaşırken
karşımızdakinin kolunu veya omzunu sol elimizle tutmak bazen duygusal yakınlaşmayı
artırır.
Ancak bu tür davranış sadece çok yakın arkadaşlar arasında yapılırsa anlamlı olur. Üst
düzey bir yöneticinin başarılı, genç bir çalışanına veya öğretmenin başarılı bir öğrencisine bu
şekilde yakınlaşmasının o kişilerin motivasyonunu artırdığı görülmüştür.
Tokalaşma işlemini kimin başlatacağı ve zamanlama önemlidir. Esas olarak el uzatma
işlemini ev sahibinden misafire, yöneticiden memura, yaşça büyük olandan küçüğe,
bayandan erkeğe doğru gerçekleşmesi gerekir. Ancak; insanların duydukları memnuniyet
veya özel duygular nedeniyle tokalaşmayı başlatan kişilerin sırası değişebilir.
Tokalaşmanın süresi, insanlar arasındaki yakınlığa göre değişebilir. Uygun olan el
sıkma işleminin 2-3 saniye içinde bitmesi gerekir. Bu sürenin uzaması taraflar arasındaki
yakınlığın ve özlemin fazla olduğunu gösterse de çoğu kez taraflara sıkıntılı anlar yaşatır.
Tokalaşmanız ne boyun eğen, ne de üstünlük taslayan bir tarzda olmalı. Tokalaşmanız
içten, samimi olmalı. Ortam uygunsa hafif tebessümle destekleneni daha etkili olur.
Tokalaşırken güç denemesi yapmak, hem eli sıkılan kişide olumsuz duygular yaşatır
hem de kişinin şiddete eğilimli olduğunu açığa çıkarır.
Bu anlatılanlardan sonra şu sonuca varabiliriz: Tanrının insanlara vermiş olduğu
şekil ve görünüş güzelliği başkalarına etki yapmakta yeterli değildir.Bu şekil görünüş
güzelliğini duygulara uygun güzel jest, mimik ve tavırlarla değerlendirmek, fizik güzelliğini
kullanmasını bilmek gerekir
Yanlışlar:
Bütün insanlar için dikkat edilmesi lüzumlu olan, özellikle bir sahne sanatçısının
yapmaması gereken ve iradesiyle düzeltebileceği yanlışları beraberce gözden geçirelim:
Ellerin, kolların yüzün önünde dolaştırılması, başın öne eğilmesi ve göz
kapaklarının hemen hemen kapanmış halde bulunması yanlıştır. Sahneye yeni
çıkmış olanlar ıstırap, acı anlatımı olarak gözbebeklerinden hayat fışkırırken
gözlerini yarı kapar, elleri yüzlerinin önünde tutarlar. Bu hareketlerinin sonunda
da doğal olarak etkili olamazlar.
Bazı hareketler bayağılık, aldırmazlık etkisi verirler. Örneğin, parmaklarını
yeleğinin koltuk altlarına geçirmiş konuşan bir kimsenin bu duruşu ayıp değildir,
ama zarif de değildir. Elleri kalçaya koymak, ceplere sokmak, arkada bağlamak,
bacakları çaprazlamak da serbest hareketler olmakla beraber göze hoş görünen
duruşlar değildir.
Bu sebeple dinleyici karşısında okurken veya söz söylerken bunlardan, buna
benzer bayağı hareketlerden vazgeçmek şarttır.
Ayağı yere vurmak, ellerini birbirine çarpmak, baş parmağı işaret parmağı gibi
kullanmak, tehdit etmek için yumruk göstermek gibi görünüşe bayağılık katan
pek çok hareketlerin kullanılması hiçbir zaman hoş değil.
Heyecanlı bir parçayı okur veya anlatırken konusunun gerektirdiği mimik ve
jestlerle anlatımınızı kuvvetlendirebilirsiniz. Ancak mimiklerimiz abartılmış
olursa bir soytarının komik etki yapabilmek için duygu ile ilişkisi olmayan yüz
hareketlerine benzeyebilir. Maskaralıkta, soytarılıkta abartmalı yüz hareketleri
gereklidir. Fakat bir sahne sanatçısı veya toplum karşısında konuşan bir
kimsenin buna ihtiyacı yoktur.
Bu konuyu bitirirken göze hoş görünmeyen bazı hareketleri özetleyelim.Ellerle
yapılan çeşitli hareketler, kolumuzu göğsümüzün önünden geçirerek öbür
kolumuzun bulunduğu taraftaki her hangi bir şeyi işaret etmek. Sırtı
kamburlaştırmak, omuzları yukarı kaldırmak, vücudu, elleri,kolları, parmakları,
başı, gözleri fazla hareket ettirmek ,sık sık gözleri kırpıştırmak, yapılmaması
gereken hareketlerdir.
Kısaca mimiğin ilk niteliğinden birinin “itidal” olduğunu söyleyebiliriz .Yalnız
mimikte değil, jest ve tavırda da itidal şarttır. (itidal: Soğukkanlı, ılımlı, ölçülü olma.)
Güzel bir söz vardır. “Sana nasıl davranmalarını istersen, sen de başkalarına öyle davran.
Fakat ilk iyi davranışı sen yap.” Bu söz lütfen hayat felsefeniz olsun!
Ülkemizde bölgeler arasında, bazı bedensel mesaj farklılıkları olduğunu bilmekteyiz.
Kırsal alanlarda yaşayanlarla şehirlerde yaşayanlar arasında da önemli sayılabilecek
farklılıklar görmek mümkündür.
Tüm dünyada ortak medya ürünleri (televizyon yayıncılığı, sinema filmleri) olması,
zamanla beden dillerinin birbirine benzemesine yol açmaktadır. Turizm hareketleri ve
göçler beden dili benzemelerinin diğer nedenleridir.
kaynak: http://hbogm.meb.gov.tr/modulerprogramlar/kursprogramlari/buroyonetim/moduller/bedendili.pdf
Yorumlar
Yorum Gönder